“Topluluk önünde bir konuşma yapmam gerektiğinde yüzümün kızaracağını hissediyorum”
“Başkalarının yanında yemek yerken boğulacakmış gibi oluyorum”
“Umumi bir tuvalete gitmeye çekiniyorum”
“Başkalarının olduğu bir ortamda yazı yazmam gerektiğinde ellerim terliyor, titriyor”
“Tanımadığım veya az tanıdığım birisi bana soru sorduğunda cevap vermeyecekmişim gibi geliyor, çok sıkıntı çekiyorum”
“Minibüsle giderken ineceğim durağa yaklaşırken inecek var demekte zorlanıyorum, sanki sesim titriyor”
“Bir topluluğa girdiğimde herkesin dönüp bana bakacağını sanarak çok heyecanlanıyorum”
“Sosyal toplantılara katılmaktan çok rahatsız oluyorum, katılmamak için kimi zaman bahaneler uydurmak zorunda kalıyorum”
“Bazen konuşurken söyleyecek söz bulamıyor, aptalca veya saçma şeyler söyleyeceğimi düşünerek susmayı tercih ediyorum”
Yukarıda cümleler veya ona benzeyen cümleler size tanıdık geliyorsa, tam da beni anlatıyor diye düşünüyorsanız “sosyal fobi “ olarak adlandırılan bir ruhsal rahatsızlığınız var demektir.
Sosyal fobi, giderek daha sık rastlanılmaya başlanılan ve insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle de önemi giderek artan bir sorun....
Özünde başkaları tarafından gülünç buluma, aşağılanma korkusu olan sosyal fobiyi normal ve sağlıklı olduğunu düşündüğümüz sosyal anksiyete ile karıştırmamak gerekli.
İnsanların bir iş yaparken, herhangi bir davranışta bulunurken, özellikle de birilerinin önünde kendilerini ortaya koymaya çalışırken belli bir heyecan duymaları olağan bir durumdur. Hatta böylesi bir heyecanın ilişkileri motive edici, hazırlayıcı olduğundan, insanın daha iyiyi yapabilme isteğini arttırdığından söz edilebilir. Örneğin; bir topluluk önünde önemli bir konuşma yapacak olan kişinin heyecanı, zaman zaman sosyal fobi düzeyine ulaşsa bile, bu durumu hastalık olarak görmemek ve küçük bir psikolojik destek, başarıyı ve performansı arttıran bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Ya da tam tersine bir bakışla, insani bir sorundan dolayı sosyal fobik olarak değerlendirilen bir kişi insani sorunun hastalık olarak algılanması sayesinde hiç tedavi almadan da düzelebilir. Sosyal heyecanı sosyal fobiden ayıran en önemli özellik; kişi topluluk önünde bir şeyler yapmaya devam ettikçe, bu konuda deneyim kazandıkça sosyal heyacan azalırken, fobik durumlarda deneyim kazanmanın heyecan üzerinde etkili olmaması, aksine kişilerin bu durumdan şiddetle kaçmaya çalışmalarıdır.
Sosyal fobisi olan kişilerin düşünce yapılarına göz attığımızda bazı ortak özellikler göze çarpar:
- Genellikle kendileri hakkında küçümseyici ifadeler kullanırlar.
- Kendilerinden en mükemmeli yapmalarını beklerler; mükemmel olmak biraz da başkaları tarafından sevilmek için gereken bir durumdur.
- Kendi yaptıklarını değerlendirirken daha çok olumsuz noktalara odaklanırlar.
- Sosyal ortamlardaki başarı ve başarısızlıklarını nedenlerini yanlış algılarlar.
- İnsanlarla ilişkileriyle ilgili anıları genellikle olumsuz yöndedir.
- Kendi becerilerini, özellikle de sosyal konularla ilgili olanları küçümseme eğimindedirler.
- Sıkıntı verici olayların yaşanma sıklıklarını abartırlar, genellikle kötümser bakış açılarına sahiptirler.
- Sosyal ortamların insanların kendileri hakkında olumsuz düşünceleri olduğunu sanırlar.
- Hep küçük düşeceklerinden, rezil olacaklarından korkarlar.
- İnsanların kendi heyecanını fark edeceklerini ve bu yüzden onları küçümseyeceğini düşünürler.
- Başkalarının onları incitmemesi için her şeyi kontrol altında tutmaları gerektiğini düşünürler, ancak kendi heyecanlarını dahi kontrol edemedikleri için kendilerini hiç beğenmezler.
Sosyal fobiyi ve bu kişilerde gelişen düşünceleri daha iyi tanımlayabilmek için bir örnek vermek gerekirse:
Aynı iş yerinde çalıştığı genç bayandan hoşlanan genç bir erkek bir gün hoşlandığı bayanını yanına sohbet edebilmek için yaklaşır. Ancak o anda kendini çok güvensiz hisseder, iyi konuşamayacağını, yüzünün kızaracağını, genç bayanın onu reddeceğini düşünerek oldukça gerginleşir. Red edilme düşüncesini iş yerinde rezil olma korkusu izler. Heyecan- korku- gerginlikle geçen konuşma oldukça karmakarışıktır ve gen erkek ne demek istediğini karşı tarafa hiçbir şekilde anlatamamış olur. bu durumu fark ettiğinde sıkıntısı daha da artar, terlemeye, yüzü gerçekten de kızarmaya başlar ve karşısındakinin duygularını anlamaya fırsat kalmadan konuşma biter. Aslında genç bayan da ondan hoşlanmaktadır, ancak genç erke bunu fark edemediği gibi bir daha konuşma cesareti bulamaz ve sürekli onu görmemek için kaçmaya çalışır.
Yukarıdaki örnek, sosyal fobinin ikili ilişkilere verdiği zararı gösterir. sosyal fobi, sadece duygusal ilişkileri etkilememekle kalmayıp kişinin iş ilişkilerini, sosyal ortamlardaki ilişkilerini, meslek yaşantılarını, akademik kariyerlerini olumsuz yönde etkiler.Sosyal fobi erken yaşlarda başlayan bir rahatsızlık olduğundan bu kişiler okul yaşantısında da yeterince başarılı olamayabilirler ve istedikleri yere gelemeyebilirler. Sosyal fobiklerin yaklaşık yarısı yüksek okula başladıkları halde bitiremezler.
Sosyal fobikler korktukları, heyecanlanacakları durumlardan sürekli kaçma eğiliminde olduklarından sosyal becerilerini geliştirmekte yetersiz kalabilirler. Toplum içinde nasıl davranacaklarını gerçekten bilemez hale gelebilirler.
Yine, sosyal fobi tedavi edilmezse, çeşitli tıbbi hastalıklar, beden belirtileri gelişebilir, bu kişiler doktor doktor gezip hastalıklarına çare ararken sosyal fobileri de ilerlemeye devam eder ve yaşamları giderek zorlaşır.
Peki, bu kadar soruna neden olan bu rahatsızlığı kendinde fark eden kişiler neden bir uzmana baş vurmazlar? Bu kişilerin doğasında var olan utangaçlık ve olumsuz olarak değerlendirileceklerine dair korkuları yardım istemelerini zorlaştırır. Bir başka engelleyici faktör ise; sosyal fobiklerin bu belirtilerinin bir rahatsızlık olduğunu fark etmemeleri ve değişmez kişilik özellikleri olarak algılamalarıdır.
Sosyal fobikler ilaçlardan daha çok uzman kişiler tarafından yürütülen psikolojik tedavilerden yarar görürler. Bu tedavilerde, kişiler heyecanlandıkları durumları adım adım yaşamaları konusunda cesaretlendirilirler. Bu deneyimler sırasında kişinin kendinden mükemmeli istediğini fark etmesi sağlanır, kişilerin küçük düşürülme, rezil olma düşüncelerinden uzaklaştırılarak yaptıkları işe odaklanmasına yardımcı olunmaya çalışılır. Bu denemeler sıkıntı geçene kadar tekrarlanır, kişinin sıkıntı duymayı gerektiren bir durum olmadığını anlamasına çalışılır. Kişinin kendi başarılarını fark etmelerine uğraşılır. Bu arada genç yaşlardan beri sosyal fobi nedeniyle sosyal becerileri gelişemeyenler için sosyal beceri eğitimi verilebilir. Bazen kısa bir eğitim ve rehberlik kişilerin var olan sosyal becerilerinin ortaya çıkması için yeterli olabilir.
Toplum sizi içinde görmek için bekliyor, neden hala bir kenarda oturup yaşamın yanınızdan akıp geçmesine izin veriyorsunuz.
Bu dedikleriniz hepside bende mevcut gecen sene liseyi bitirdim bir arkadasim bana okula gidip busene ogretmenlerimizi ziyaret edelim dedi okulun kabisina yaklasirken asiri heyecan korku basti gidemedim ve vazgectim bazilari gozume bakarken konusamiyorum herseyi unutuyorum