“En iyi kognitif terapide hiçbir cevap yoktur! Sadece milyonlarca kişinin farklı bireysel cevaplarının keşfine rehberlik edecek iyi sorular vardır.”
(Padesky, 1993, sf.4)
Bilişsel terapiler, en genel tanımıyla, danışanların irrasyonel düşüncelerini (Ellis) ya da adaptif olmayan bilişlerini, işlevsiz tutum ve varsayımlarını (Beck) değiştirmeye odaklanan terapilerdir. (Prochaska&Norcross, 2007, sf. 330) Ellis’in geliştirdiği akılcı duygusal davranış terapisi de (ADDT), Beck’in geliştirdiği bilişsel terapi de; altta yatan düşüncelerin değişmesi halinde, kişiye rahatsızlık veren duygu ve davranışların da değişeceği varsayımıyla yola çıkar. Bu süreç bilişsel yeniden yapılandırma sürecidir. (Davison&Neale, 2004, sf. 552) Hedeflenen değişimin gerçekleştirilmesinde ise sokratik sorgulama yaygın olarak kullanılan bir metot olarak karşımıza çıkar. Peki sokratik sorgulama, davranışı nasıl değiştirir?
Felsefe, hukuk ve eğitim alanında oldukça yaygın bir kullanımı olan sokratik sorgulamayı ilk defa Ellis psikoterapi sürecine katmıştır. Ellis, bu yöntemi kullanarak danışanlarına irrasyonel inançlarını tanımaları ve çürütmelerini öğreterek yardımcı olmayı hedeflemiştir. (Ellis, 1971: Bishop&Fish, 1999, sf. 116) Ancak Ellis ADDT’de daha yüzleştirmeci sorularla, danışanda davranış değişimini sağlamayı hedeflerken; Beck, bilişsel terapisinde danışanın kişisel keşfine rehber olmayı hedefleyerek sokratik sorgulama tekniğini uygulamıştır. Burada Ellis’in yüzleştirmeci yaklaşımından ziyade; işbirlikçi deneyimleme yaklaşımının ön plana çıktığını görüyoruz. (Prochaska&Norcross, 2007, sf. 334) Padesky de (1993) sokratik sorgulamanın terapi sürecine katkısını “fikir değiştirme”den ziyade “kişinin bireysel keşfine rehberlik etme” olarak ortaya koymuş ve ikinci yaklaşımın uzun vadede daha etkin bir bilişsel öğrenmeye ve neticesinde daha kalıcı bir değişime yol açacağını savunmuştur.
Ellis’in Akılcı Duygusal Davranışçı Terapisi ve Beck’in Bilişsel Terapisinde Sokratik Sorgulama
Bilişsel terapinin kurucuları Ellis ve Beck’in, kendi psikoterapi yaklaşımlarında, davranış değişimini sağlamak amacıyla sokratik sorgulama tekniğini kullandıklarını belirtmiştik. (Overholser, 1993a, sf. 67) Şimdi sokratik sorgulamanın terapi sürecini ne şekilde tamamladığını görmek amacıyla, bu iki farklı bilişsel yaklaşıma kısaca göz atalım.
Ellis’in terapi yaklaşımının temelinde danışanın irrasyonel düşüncelerine meydan okumak yatmaktadır. Bu anlamda ADDT, irrasyonel (danışan) ile rasyonel (terapist) düşünce arasındaki çekişme etrafında şekillenen ve sonucunda rasyonel düşüncenin kazanması hedeflenen, yönlendirici, aktif ve meydan okuyucu bir terapi yöntemidir. Ellis sorduğu sorularla, danışanın irrasyonel bilişlerini sorgulamasını hedefler. İlk anda sert görünen bu terapi tekniğinde amaç danışana saldırmak değil, yüzleştirmelerle kişinin irrasyonel düşüncelerini rasyonel olanlarla değiştirmesini sağlamaktır. (Joseph, 2001, sf.104-105)
Beck’in terapi yaklaşımı da psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına ve sürmesine katkıda bulunan, uygun olmayan düşüncelere meydan okur ve kişinin durumlarla ilgili yorumlarını olumlu yönde değiştirmeyi hedefler. (Joseph, 2001, sf. 105) Ancak Beck, Ellis’ten farklı olarak, bu süreci “işbirliği içinde deneyimleme” temelinde götürür. Burada, işbirliği içinde deneyimlemeden kasıt; problemi tanımlamak için danışan ve terapistin birlikte çalışması ve değişimin nasıl gerçekleşeceği üzerine, sorular ve cevaplar aracılığıyla, birlikte hipotezler üretmeleridir. (Hollon&Beck, 1994: Joseph, 2001, sf. 108)
Görüldüğü gibi Ellis ve Beck’in odaklandıkları nokta (bilişler) ve kullandıkları teknik(sokratik sorgulama) aynı olsa da; terapi yaklaşımları arasında uygulama bakımından ciddi bir farklılık vardır. Ellis sorduğu sorularla danışanın irrasyonel düşüncelerini çürütmeyi ve danışana bir anlamda doğru cevapları buldurmayı hedeflerken, Beck işbirlikçi deneyimleme temelinde ADDT’ye göre daha az yönlendirici ve yüzleştirmeci bir taktik izleyerek bireysel keşfi konusunda danışana rehber olmayı hedefler.
Sokratik Yöntemin Temel Öğeleri
Sokratik sorgulama bilişsel terapide temel yöntem olarak kullanılmasına rağmen, yukarıdaki iki temel yaklaşım farkı da göz önünde bulundurulduğunda, klinik uygulamada bu yöntemin yapısal ve işleyiş öğelerinin yeterince net olmadığını görüyoruz. Sokratik yöntemin üç temel öğesi vardır. Bunlar, sistematik sorgulama, tümevarımcı mantık yürütme ve evrensel tanımlamalardır. (Overholser, 1993a, sf.67) Bu öğeleri netleştirme hedefiyle Overholser (1993a, 1993b, 1994) Sokratik Yöntemin Bileşenleri başlıklı serisinin ilk üçünü yayınlamıştır.[1] Burada, bu üç temel bileşene kısaca değinmenin, sokratik sorgulamanın davranışı nasıl değiştirdiği konusunda bize bir yol çizeceğini düşünüyoruz.
Sokratik sorgulamanın ilk bileşeni sistematik sorgulama yöntemidir. Terapist burada, bazı bilgileri danışandan direkt istemek yerine, sorduğu sorular aracılığıyla onu farklı bilgi kaynaklarının analizi, sentezi ve değerlendirmesine doğru cesaretlendirir. Overholser’a göre bu tür soruların içeriği, danışanda bağımsız problem çözme becerilerini geliştirmeye odaklanmıştır. Terapötik süreç ise terapist ve danışan arasındaki işbirliğine yönelik etkileşimi oluşturmayı ve geliştirmeyi hedefler. (Overholser, 1993a, sf.72) Navia’ya göre (1985: Overholser, 1993a, sf.72) sistematik sorgulama, kişinin zaten kendi içinde varolan cevabı ortaya çıkararak, kişinin bilişsel farkındalığını artırmayı hedefler. Didaktik biçimde açık bilgilendirme yapmaktansa, sokratik yöntemdeki kendi kendine bulma ve fark etme süreci davranışın değişiminde daha etkilidir. (Overholser, 1993a, sf.72)
Sokratik yöntemin ikinci bileşeni tümevarımcı akıl yürütmedir. Klein’a göre (akt. Overholser, 1993b, sf. 83) tümevarımcı akıl yürütme işlemi, danışan ve terapist arasındaki birlikte araştırma ve soruşturma sürecine dayanır. Overholser, sokratik yöntem aracılığıyla terapistin danışanın kendini bulma sürecini kolaylaştırdığını ve özerkliklerini pekiştirdiğini savunur. Bu bileşende de Overholser bilişsel becerilerin öğrenilmesinde; geleneksel, açıklamaya dayalı yöntemlerin çok etkili olmadığını öne sürmektedir. Araştırarak öğrenme çok daha etkili ve kalıcı bir anlamayı getirirken, uzun vadede de danışanın problem çözme yeteneğini güçlendirir. (Overholser, 1993b, sf.83)
Sokratik yöntemin üçüncü bileşeni ise evrensel tanımlardır. Sistematik sorgulama ve tümevarım yöntemi, kişinin evrensel tanımlarının ortaya çıkmasına vesile olur. Bu tanımlar kişinin problemleri algılayışını, tanımlayışını ve anlayışını etkiler. Bu evrensel tanımlar, kişinin davranış etiketlerine (ör; agresif), değerlendirme standartlarına (ör; başarı) ve soyut niteliklere(ör; sevgi) odaklanır. Sokratik sorgulama tekniğinde, kavramın özünü belirlemek için bu evrensel tanımlar çürütülür, toparlanır ya da kısımlara ayrılır. Böylelikle kişinin, grup aidiyetliklerini netleştirmesi, sorunlarının potansiyel nedenleri daha iyi görmesi, bu doğrultuda yeni ve daha işlevsel bilgi üretmesi, bakışaçısının gelişmesi, aşırı-genellemelerin önüne geçilmesi ve en nihayetinde davranış değişiminin sağlanması hedeflenir. (Overholser,1994, sf. 286)
Overholser’in çizdiği kuramsal çerçeve etrafında sokratik sorgulama yöntemini değerlendirdiğimizde; terapistin buradaki rolünün, sorduğu sorularla kafasındaki doğru cevabı danışana buldurmaya ek olarak ve bunun ötesinde, danışanın –terapistin belki de tahmin edemeyeceği- kendi doğru cevabını bulmasında ona rehberlik etmek olduğunu düşünüyoruz. Ellis’in de, Beck’in de sokratik sorgulama yöntemini kullanmaktaki amacı, davranışsal değişimin gerçekleşmesi için bilişlerin değişmesi ve bilişlerin değişmesi içinse danışanın terapistin sorduğu sorular aracılığıyla kendi mantıklı cevaplarını bulmasıdır. Bu yöntem, kişi cevapları kendisi bulduğunda, bilişsel öğrenmenin daha etkili olacağı varsayımıyla hareket eder. Ancak Ellis terapi sürecinde daha yüzleştirmeci ve aktif bir rol üstlenirken, Beck işbirliği içinde deneyimleme temelinde giden daha pasif bir rol üstlenir. O halde iki kuramcı sokratik yöntem ve kullanılmasındaki temel amaç bakımından birleşirken, bu yöntemin kullanılmasında terapistin oynadığı roller bakımından birbirinden ayrılırlar.
Sokratik Sorgulama: Fikir Değiştirme mi? Keşfe Rehberlik Etme mi?
Padesky’nin (1993) yazısında da yukarıdaki gibi iki kutup karşımıza çıkmaktadır: Sokratik sorgulamada kafasındaki doğru cevapla “fikir değiştirme”ye odaklanan bir grup ile işbirliği içinde deneyimleme temelinde “kişinin bireysel keşfine rehberlik etme”ye odaklanan bir diğer grup. (Padesky, 1993, sf.2)
İlk gruptaki terapistler, sokratik sorgulamalarında, kafalarındaki cevabı danışana buldurma hedefiyle hareket ederler ve rotaları belirlidir. Aktif ve yönlendirmeci terapistlerce ustaca sorulmuş sorular sonucunda bilişsel öğrenme ve değişim gerçekleşse de Padesky, bu yaklaşımın uzun süreli etki yaratma bakımından diğeri kadar etkili olmadığını savunuyor. (Padesky, 1993, sf.3) Bu noktada, Padesky’ye göre, terapistin görüşme esnasında, konunun nereye gittiğini bilmemesi, “fikir değiştirmeye” odaklanan grubun savunduğunun aksine iyi bir şeydir. Çünkü terapist nereye gitmek istediğine çok fazla odaklanırsa karşısındaki kişiyle ilgili bazı ayrıntıları gözden kaçırabilir. Oysa terapist “keşfe rehberlik etmek” amacıyla sorgulama yaptığında, danışanın fikrini değiştirmeyi değil, olayları nasıl gördüğünü, yorumladığını anlamaya çalışmaktadır. Burada danışan daha aktiftir ve terapistin rehberliğinde kendi rotasını kendi çizmektedir. (Padesky, 1993, sf.3)
Özetle; Beck’in terapi yaklaşımına daha yakın olan, bu daha fazla işbirliğine dayanan deneyimleme sürecinde, (1) veri toplanır, (2) danışanla birlikte bu veriye daha farklı bir yaklaşımla bakılır, (3) ve danışan bu verinin ışığında, kendi planlarını yapması için cesaretlendirilir. Yani, sokratik sorgulama esnasında, danışan için süregiden bir keşif söz konusudur. Fikir değiştirmeye odaklanan yaklaşım ile keşfe rehberlik eden yaklaşım işte bu noktada ayrılır. İlkinde danışanın irrasyonel fikrini değiştirmeyi hedefleyen terapistin zihninde cevaplar vardır ve danışanın bu cevapları bulmasına odaklanılır. İkincisinde ise terapist danışanın kendi keşfinde bir rehber rolündedir. Terapist cevabı bilmez, sadece içtenlikle merak eder. Sonucunda ortaya çıkan keşif de terapist tarafından değil; danışan tarafından sahiplenilir. Bu durumda; danışandan, terapistin uygun bulduğu cevaptan bambaşka bir cevap ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. (Padesky, 1993, sf.3)
Sonuç olarak; Padesky’ye göre, eğer kognitif terapinin danışanla işbirliği içinde ampirik veri topladığını göz ardı edersek, uzun vadeli kazanımlar elde edemeyiz. Kognitif terapinin amacı danışanın sadece bugün iyi hissetmesinden öte, danışanın amaç, düşünce, davranış ve duygulanımını değerlendirmeyi öğrenmesi ve terapi sürecinde öğrendikleri metotlarla yaşamını iyiye doğru götürebilmesidir. Bu anlamda Padesky de Overholser da, sokratik sorgulama tekniğiyle, sadece sorun çözmenin sağlanmasının değil, uzun vadede sorun çözme becerisinin kazandırılmasının hedeflendiğinin altını çizmektedir. (Padesky, 1993, sf.4; Overholser, 1993a, sf.72; Overholser, 1993b, sf.83)
Kaynaklar
Bishop, W., Fish, J. M. (1999) Questions as Interventions: Perceptions of Socratic, Solution Focused, and Diagnostic Questioning Styles, Journal of Rational-Emotive & Cognitive Behavior Therapy, Vol. 17, Sayı 2
Davison, G.C., Neale, J.M. (2004) Anormal Psikolojisi. Çev: İ. Dağ. Ankara: TPD. Orijinal basım tarihi: 1998.
Joseph, S. (2001) Psychopathology and Therapeutic Approaches: An Introduction. Basingstoke: Palgrave.
Overholser, J., C. (1993a). Elements of the Socratic method: I. Systematic questioning. Psychotherapy, Vol. 30, No. 1, s. 67-74.
Overholser, J., C. (1993b). Elements of the Socratic method: II. Inductive reasoning. Psychotherapy, Vol. 30, No. 1, s. 75-85.
Overholser, J., C. (1994). Elements of the Socratic method: III. Universal definitons. Psychotherapy, Vol. 31, No. 2, s. 286-293.
Overholser, J., C. (1995). Elements of the Socratic method: IV. Disavowal of knowledge. Psychotherapy, Vol. 32, No. 2, s. 283-292.
Overholser, J., C. (1996). Elements of the Socratic method: V. Self-improvement. Psychotherapy, Vol. 33, No. 4, s. 549-559.
Overholser, J., C. (1999). Elements of the Socratic method: VI. Promoting virtue in everyday life. Psychotherapy, Vol. 36, No. 2, s. 137-145.
Padesky, C., A. (1993). Socratic questioning: Changing minds or guiding discovery?. Avrupa Davranışçı ve Bilişsel Terapiler Kongresindeki açılış konuşması, Londra.
Prochaska, J. O., Norcross, J. C. (2007) Systems of Psychotherapy: A transtheoretical Analysis. Thomson Brooks/Cole
[1] Overholser Sokratik Yöntemin Bileşenleri serisine daha sonra Bilginin İnkarı (1995), Kendini Geliştirme (1996) ve Erdem Geliştirme (1999) öğelerini de eklemiştir. Ancak Sokratik sorgulamanın davranış üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu yazıda, yöntemin en temel ilk üç bileşeni üzerinde durmakla yetinilecektir.
:)) harika. Sayenizde, uzun zamandır cevabını bulamadığım sorularıma yanıtlar buldum. Teşekkür ederim.