Bilgisayarla tanıştığım ilk yıllardı. Bir arkadaşımın multimedya firmasında müzik ve ses efektleri yapıyordum. Çalışma saatleri bittikten sonra bilgisayar ekibi ağ üzerinden birbirleri ile bilgisayar oyunları oynarlardı. Ağ oyunlarında karşınızda yetersiz yapay zekaya sahip bilgisayar programı yoktur. Karşınızda en az sizin kadar o oyunu kazanmak isteyen başka bir insan bulunur ve bu nedenle ağ oyunlarının heyecanı bilgisayara karşı oynamaktan çok farklıdır. Bilgisayar, açıktan size saldırabilir; ama, insan, beklemedeğiniz bir yerden kocaman bir ordu ile arkanızda bitiverir. Bilgisayar oyunu ile ilgili okuyucular ne demek istediğimi çok iyi bilirler.
Daha sonra o firma ile aram bozuldu ve daha sakin başka bir firmada proje ortaklığı yaparak çalışmaya başladık. Orada da çalışmalar biter bitmez ağ oyunlarına sarılırdık. Bu yazının yazıldığı tarihten 10 yıl önce Command and Conquer adlı bir oyun çıkmıştı. III. Dünya Savaşı’nda ülkeler bir biri ile çarpışıyordu. Her oyuncu bir ülke seçip oyuna katılıyordu.
İlk oynadığımda karşımdaki programcıyı açık bir arayla yendim. Nasıl olduğunu anlamadım çünkü o benden çok daha iyi bilgisayar kullanıyordu. Daha sonra sık sık beraber oynadık ve neredeyse her seferinde ben yeniyordum. Ne zaman kendi ordumu toparlayıp saldırıya geçsem onun zayıf ordusu ve mükemmel bir şekilde dizilmiş fabrikaları ve kuleleri ile karşılaşıyordum. Ordusunu bertaraf ettikten sonra bu mükemmel dizilimli üretim ve yerleşim birimleri benim için sorun oluşturmuyordu. Kendimi o oyunun kralı hissediyordum. Çünkü başka bir kaç oyuncuyla benzer galibiyetler elde etmiştim.
Daha sonra, bir bayram zamanı, Ankara’da okuyan kardeşim beni ziyarete İstanbul’a geldi. O sıralarda tıp ve bilgisayar ile ilgili bir proje üzerinde çalışıyorduk ve akşamüstüleri doğal olarak bu savaş oyunlarına ayrılıyordu. Kardeşim, bir oyunumuzu izledikten sonra 3. oyuncu olarak aramıza katıldı. Ben her zaman ki gibi ordumu toparlayıp programcımızın önce ordusunu sonra da yerleşim birimlerini yerlebir ettikten sonra kardeşimin ordusunu ve ana üssünü aramaya koyuldum. Ancak bir türlü eskisi kadar kolay ilerleyemiyordum. Kardeşimin ordusu en az benim ki kadar iyi savunuyordu ve ben her seferinde geri püskürtülüyordum. Herhalde programcı ile savaşırken güçsüz düştüm diye düşünerek yeni bir ordu ile saldırdım ama kendi üssümden uzaklarda yaptığım bu saldırı da başarısız oldu. Yaklaşık 3 saat oynadık ama her saldırım neredeyse benim son tankım ile onun son tankı arasında geçiyordu. Ama yer onun üssü olduğu için yeni gelen destekle o beni geri kovalıyordu.
Bir bayram tatili olduğu için anneler ve babalar da bizim evdeydi ve daha gecikmemek için oyun berabere bitti. O ana kadar önüne çıkanı devirmiş bir komutan olarak bu duruma bir anlam verememiştim. Nasıl olurdu da, o oyunu ilk oynayan birisini yenemezdim?
Daha sonraları kardeşim Ankara’da okulunu bitirdi ve İstanbul’u keşfetmek için bizim eve taşındı. Evdeki ağ üzerinde çok savaş yaptık ve bir süre sonra artık onu hiç yenemez olmuştum. Ne zaman onunla oynasak elim ayağım titremeye başlamıştı. Acımasız bir tekniği vardı. Önce büyümek için gerekli tüm alanlara üs kurup sizin büyümenizi engellerdi. Kendisi yeterince güçlendikten sonra gelir, neyiniz varsa dümdüz eder geçerdi. Benim hastanede çalıştığım saatlerde o internetten rakipler edinmiş onlarla antreman yapıp tekniklerini güçlendiriyordu ve beraber yaptığımız her maç “iki mars bir ters” ile bitiyordu. Tüm ordum duman olmuş, kendimi “Lütfen o fabrikamı yok etme de oyuna devam edebileyim” diye yalvarırken hatırlıyorum. Ama, nafile! Onun acıması yoktu.
Bir süre kardeşimle oyun oynamamaya karar verdim çünkü anlamsızdı. Başlarken her seferinde panik atak, bitişinde de depresyon geçirir olmuştum. Öfke krizi ile bir kaç kez kardeşimi evin içinde kovalamıştım, “Sen abini nasıl yenersin!” diye.
Yenik bir komutan olarak hayatıma devam ederken, bu durumu nasıl düzeltirim diye sürekli düşünmdüm ve en sonunda en etkili formülü buldum: Sistemik Olarak Üzerine Gitmek!
Üzerinde Gitme Tekniğinde korkulan bir obje ile korku azalana kadar karşı karşıya kalma esastır. Ve korku geçene kadar bir sonraki adıma geçilmez. O sıralarda kardeşim bir telefon şirketinde yazılımcı olarak iş buldu ve kendi evine taşındı. Bu durum bana kendi kendime alıştırma yapma fırsatı tanıdı.
Önce, “kolay” modunda bilgisayara karşı oynadım. Defalarca, her ortamda, oyuna başlarken hiç korku hissetmeyene kadar kolay modda kaldım. Daha sonra “orta derece zorluk” modunda oynamaya başladım. Yine korkum sıfırlanıncaya kadar bu seviyede kaldım. Daha sonra “zor” modunda oynamaya başladım. Her yeni oyunda “sıfır korku” hissedene kadar oynamaya devam ettim. Bilgisayarı en zor modunda korku hissi olmadan bertaraf etmeye başladıktan sonra kardeşimi düelloya davet ettim. Beraber dört el oynadık ve iki-iki berabere kaldık.
Hem onun hem de benim asıl mesleklerimiz yüzünden o oyunu bir daha oynama şansımız olmadı ama son karşılaşmamız berabere bitmişti. En azından imajı kurtarmıştım. Yer yer oynadığımız başka oyunlarda gururlanacak kadar zafer elde ettim. Ama “Command and Conquer - Red Alert” benim için çok anlamlıdır.
Benzer bir şekilde, pek çok ruhsal sıkıntının çözümü “sistemik olarak üzerine gitme yönteminden” geçer. Önemli olan zorlanılan süreci, hazmedileblecek küçük parçalara ayırmaktır. Aşılan her küçük parçadan sonra kendimizi ödüllendirerek bir diğerine geçeriz.
Şikayet ne olursa olsun, son günlerde kendimi size anlattığım bu hikayeyi danışanlara anlatırken buluyorum. Niye mi? Çünkü Panik Bozukluğu şikayetlerinin çözümünü en iyi anlatan bildiğim hikaye olduğu için: “0” korku kalana kadar bulunduğun seviyede devam etmek ve daha sonra bir üst aşamaya geçmek. Şema Araştırmamıza katılan üyelerimizin kendi sayfalarında kullanabildiği interaktif bir aracımız var: Üzerine Gitme Listesi. İsterseniz Şema Araştırmamıza katılarak bu interaktif listeyi kullanabilirsiniz. Ayrıca aşağıdaki önerileri bir kalem ve kağıt kullanarak da yapabilirsiniz.
1. Korktuğunuz veya kaçındığınız durumları alt alta listeleyin. Her maddenin zorluk derecesini yüzde olarak yanına yazın.
Örn.: Arabayla trafiğe çıkmak. %70
2. Maddeleri zorluk derecesine göre kolaydan zora doğru sıralayın.
3. Her maddedeki durumu önce zihninizde yaşayın. Yani olay oluyormuşçasına görüntülerini canlandırın ve korkunuz azalana kadar bu görüntüleri gözünüzün önünden geçirin.
4. Daha sonra, korkularınızla, en düşüğünden başlayarak gerçek hayatta karşılaşın ve korkunuz azalana kadar üstüne gitmeye devam edin.
5. Her madde sonunda kendinizi ödüllendirin. Bir iki gün ara verin ve bir diğeri ile devam ederek daha zor maddelere doğru ilerleyin.