Soru cümlesi ile mi başlasam yazıya, yoksa öyle “pat” diye konuya mı giriversem? İşte hayatın her anında olduğu gibi bir seçim daha çıktı önüme. Farkına vardıklarımı sorgulayabiliyorum sanırım bazen; “Neden hep siyah alıyorum ki?” Ve yetmezmiş gibi ufak tefek (!) değişiklikler de yapabiliyorum; “Hadi bu sefer de fuşya deneyeyim!” Sonra sonuçları ile başa çıkmak için yeniden seçimler yapmam gerekiyor. “Eeee, her şey koyu koyu. Nereden bulacağız şimdi buna uyan pantalonu?” Almalı mı altına bir şey? Yoksa hazır radikal olmaya başlamışken geçmiş, belki de hala var olan modalardan birine uyup”uyumsuz” mu gezmeli? Ya da, dur dur, bunu duvara asıp gidip bir de siyahını almalı ve gonlümü rahat mı ettirmeli? E, o cesareti gösterdikten sonra bu lafa ne demeli? Alışkanlıklarınla rahat ettiğini biliyoruz tabi ki. Kolay olduğu için yapması, o yol bildik olduğundan. Yani çukurlarını, tümseklerini, düzlüklerini bildiğinden; ilerlemek için gereken malzemeyi çoktan edindiğinden.
-Siyah yaşlı gösteriyor seni.
-Ama ben olgun görünmekten memnunum. Hatta bir de gözlük takayım diyorum.
-!!!
-Başka yorum, soru vs.? Teşekkür ederim.
Zafer kazanmış komutan edasıyla dimdik uzaklaşmak varken ya öbür türlüsü? Aman tanrım, korkunç değil mi?
-Fuşya uymamış pek ten rengine.
-!!!
-Pantalon da sırıtmış biraz altında.
-!!!!!
Ya iç konuşman?
-Biliyordum zaten. Bak ne hale düştüm. Zevksiz derler şimdi bana. Nerden çıktı bilmem ki; ömrümde giymemişim, gittim bir de o kadar para verdim. Üstüne rezil oldum. Bittim ben!
Düşük omuzlar, yaralanmış bir ben, pişmanlık, suçluluk, kırılmış bir cesaret, gün boyu kafa karışıklığı, hesapların karışması, patrondan fırça, “İşte bunu da yüzüme gözüme bulaştırdım”lar, asık suratla eve gitmeler, evdekilere çatmalar, “Zaten herkes bana karşı” lar, bazen bir kaç gün bunlara devam etmeler, bir türlü de nereden girdiğini bilmediğin bu döngüde kıvranmalar, fuşya bluzu pas pas yapsan da, karaları giysen de aydınlığa çıkamamalar.
Elimizde bir kaset olsa tüm bunlar ve geriye sarma fırsatımız olsa, iplerin koptuğu yeri bulabilsek, çarkları bir anda tersine çeviren seçimimiz nedir diye baksak. Ne cevap verirdiniz? Fuşya bluzu aldığınız an mı? Durun, durun. Siz değil miydiniz değişiklik için adım atan? Bunu neden yapar insan? Farklılıklar değil midir hayata renk katan, bizi uyaran? Bütün çiçekler aynı renk olsaydı doğadan aynı tadı alır mıydınız yani? Ya da herkes birbirine benzeseydi? O zaman farklılık aramak olmamalı hayatı raydan çıkartan, dolabında bile olsa değişikliğe başlamak doğal olmalı insan için. Seçimin arkasında durmamak olsa gerek bütün sorun. Ona kendin inanmadan başkasının inanmasını beklemek.
-Fuşya uymamış mı? Ben çok beğenerek aldım, ama söylediğin için teşekkürler. Belki bir de aynı renk küpelerle zenginleştirmeliyim.
Çünkü bu benim seçimim! Ben bu seçimi yaparken dünyada geçirdiğim otuz yılda birikenler beynimde dans ediyordu. Sen benim neden bu seçimi yaptığımı bilemezsin, ama bilseydin emin ol fuşyanın şu anda bana en yakışan renk olduğunu görebilirdin. Dahası kendi seçimlerin için pişman olmak yerine, onların senin birer parçan olduğunu ve çok anlam taşıdıklarını da bilirdin. İnan o zaman hayat çok daha kolay olurdu senin için!
Daha konuya nasıl gireceğime karar veremedim ki! Soru cümlesi mi pat diye mi?