Eşler arasında en sık rastlanan şikayettir bu: “Beni anlamıyor, doğru dürüst konuşamıyoruz, her konuşma kavgayla bitiyor.” Önemli konular hakkında nasıl konuşacağımızı bilmediğimizde, bu tip bir şikayet “artık konuşmaya bile çalışmamakla” iyice çözümsüzleşebiliyor. Doğru iletişim öğrenilebilen birşeydir aslında. Belki burada yapmamız gereken, öğrendiğimiz bir şeyi “unutmak”tan ibarettir. Neyi mi? Okumayı! Okumak, “harf” dediğimiz sembollerin bir araya gelmesiyle oluşan bütünleri deşifre etmektir ya! İşte bunun gibi karşımızdakinin yüzünün şeklini, hareketlerini, konuşma tarzını, yani çeşitli sembolleri bir araya getirerek, onun zihninden geçenleri okumak da aynen böyledir. Tek farkı bunun bize fayda değil, zarar getirebilecek olmasıdır. Kitabı, gazeteyi okuruz, bilgi seviyemiz ve gelişim aşamamıza bağlı olarak da anlarız. Baskı hataları ya da bizim anlamamızda bir hata varsa - örneğin yeterince bilmediğimiz bir dili okuyorsak- anladıklarımız da anlatılmak istenenden farklı olabilir. İşte zihin okurken de karşılaşacağımız aynen budur, çünkü karşımızdaki düşünen, üreten, hisleri olan, birçok dinamikle yaşayan insana anlam vermek gazetedeki durağan harfleri anlamakla karşılaştırılamaz bile.
İletişimde en güvenli yol karşımızdakine açıkça sormaktır. Örneğin, ilişkinizdeki bazı sıkıntılar hakkında konuşurken en az birinizin gergin bir anı olacaktır büyük ihtimalle. Burada en sık yapılan hata, bu gerginlikle birlikte konuşmaya devam etmeye çalışmaktır. Gözardı edilen, bastırılmaya çalışılan gerginlikler ya bir süre sonra tırmanarak kavgaya dönüşür, ya da sizin olumlu bir tartışma yürütme çabanızı sabote eder. İlişkinizdeki muhtemel bir problemin varlığını gösteren bu değerli işareti atlamayın ve bu şansı kullanın. Tahminde bulunmayın, kafası iyice karışmış gibi görünen eşinize açıkça sorun. “Kızgın/üzgün/gergin görünüyorsun, ne olduğunu paylaşmak ister misin?” gibi bir soru yöneltmek olabilir bu. “Hayır” cevabı aldıysanız bunu kabul edin. Unutmayın, o anda duyguları hakkında en doğru bilgiye sahip kişi, gerçek otorite eşinizdir. İlişkinizi sağlamlaştırmak için buna saygı göstermeniz önemlidir. Eğer vücut dili de gerçekten sıkıntılı bir durumda olduğunu anlatıyorsa, örneğin yüzü kızarık, dişlerini ve yumruğunu sıkmış, etrafta sinirli adımlar atıyorsa gördüklerinizi tarif ederek bir deneme daha yapabilirsiniz. Her yanıta saygı duymayı unutmayın. “Evet” yanıtını alırsanız, konuşmaya hazır olduğu kadarıyla başlayarak problemi aydınlatmaya çalışın. Konuşmanız sırasında eşiniz “Artık şunu yapmanı istemiyorum.” dediğinde “Artık bunu yapmamı istiyorsun, öyle mi?” diyerek hem anladığınızı gösterebilir, hem de konuşmayı olumlu cümlelere dökmüş olursunuz. Çoğu zaman da olayın, eşinizin yüzündeki değişimi farkettiğiniz anda sizin kafanızdan geçen senaryolardan çok farklı çıktığını göreceksiniz.
Birlikteliklerde, daha önce varolmayan bir ilişki yaratıyoruz. Bireyler olarak varken, aynı zamanda bir sistemin parçası oluyoruz; yani bir takım oyunu oynuyoruz. Başarmak için her oyuncunun çabası gerekiyor. Bir kişi kötü oynadığında bile yenilgi kaçınılmaz oluyor. İşte bu yüzden, takım arkadaşımızı desteklemek, bildiklerimizi paylaşmak, ihtiyaçlarımızı ve beklentilerimizi bilmesini sağlamak, onunkileri anlamaya çalışıp oyunu ona göre kurmak uzun süreli, sağlıklı bir ilişkinin gerekliliklerinden. Ve bu gereklilik tüm oyuncular için geçerli!