Bu meta-analitik gözden geçirme çalışmasında, Ocak 1980-Ağustos 2002 yılları arasında yapılan 23 araştırmanın sonuçlarından yararlanılmıştır. Bu sonuçlardan hareketle öfkenin farklı öğelerine odaklanan, farklı öfke tedavilerinin etkinliği araştırılmıştır. Meta-analiz verilerine bakıldığında, terapilerin orta ila yüksek düzey etki alanı olduğu saptanmıştır. Tedavi grupları içindeki, öfkenin çeşidine göre yapılan etki alanı analizleri de, bilişsel terapilerin öfkenin ortaya çıkışı, önlenmesi ve boyutu alt alanlarında etkin olduğu saptanmıştır. Buna karşılık gevşemenin, öfkenin sergilendiği durumlarda etkin olduğu görülmüştür.
Giriş
Öfke, aile, iş ve sağlık problemleri ve yasal problemlerle ortaya çıkar. Öfke, negatif bir duygusal durumdur ve yoğunluk ve süre bakımından farklılık gösterir ve genellikle, duygusal uyarılma ve başkaları tarafından yanlış yapıldığı algısı ile birlikte görülür (Kassinove ve Sukhodolsky, 1995). Öfkenin olumsuz sonuçları, antik çağdan bu yana tarif edilmektedir. Ünlü filozof ve dini liderlerden Seneca, Descartes ve Gandhi, kişinin öfkesini kontrol altında tutması konusunda önerilerde bulunmuşlardır (Tavris, 1989). Ancak, Freud’un etkilerini takiben, içgüdünün gücü doruğa ulaşmış ve öfkeyi kontrol etme ihtiyacı yeniden sorgulanmaya başlamıştır. 1960 ve 70li yıllarda terapiler, bireylere öfke duygularını ortaya çıkarmak için yardım etmek üzere tasarlanmıştır. Birçok psikolog öfkenin ifade edilmesinin, genel olarak öfkeyi artırdığını bulunca, bu terapiler sorgulanmaya başlamıştır (Bushman, Baumeister ve Phillips, 2001). Son 20 yılda, birçok öfke yönetimi programı gittikçe artarak uygulanır olmuştur. Bu makalede, öfke tedavilerinin değerlendirilmesinden önce, öfkenin aile ve sağlık alanındaki negatif sonuçları üzerinde durulacaktır.
Öfke agresyonun birçok formuna bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar arasında eş ya da çocuk tacizi, trafik canavarlığı ya da cinayet sayılabilir. Dobash ve Dobash (1984) çiftlerin tartışmalarının %67’sinden sonra fiziksel agresyonun ortaya çıktığını saptamıştır. Cascardi, Vivian ve Meyer (1991)’in araştırmasında da, evli erkeklerin %100’ü, kadınların ise %67’sinin itme ve tokatlama gibi fiziksel agresyon göstergelerinden önce, sözel tartışma yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Her ne kadar tartışan her insan öfkeli olmak zorunda olmasa da, tartışma fiziksel agresyon boyutuna ulaştığında, genellikle öfkenin duruma dahil olduğu varsayılır. Boyle ve Vivian’ın (1996) araştırmasına göre, fiziksel olarak agresif ilişkilerde bulunan erkeklerin öfke skorları, toplum kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Ebeveyn öfkesi düşünüldüğünde, çocukların onları sinirlendiren davranışlarına karşılık olarak, annelerin en çok fiziksel disipline başvurduğu bulunmuştur (Peterson, Ewigman ve Vandiver, 1994). Bunun ötesinde, ebeveyn öfkesinin, çocuk tacizi riski ile anlamlı bir ilişki içinde olduğu saptanmıştır (Kolko, 1996; Rodriguez ve Green, 1997). Yüksek öfke düzeyine sahip sürücülerin, düşük öfke düzeyine sahip sürücüler ile kıyaslandığında, daha fazla otomobil kazası, daha fazla agresif sürüş, ve daha yoğun ve sık öfke deneyimleri yaşadıkları ortaya konmuştur (Deffenbacher, Huff, Lynch, Oetting ve Salvatore, 2000; Deffenbacher, Lynch, Filetti, Dahlen ve Oetting, 2003). Bunun yanında Amerika Adalet Departmanı (2000) verilerine göre, cinayetlerin %29’u tartışma ve anlaşmazlık sonrasında ortaya çıkmıştır. Özetle, öfke çok sayıda ve çeşitli negatif psikososyal ve kişilerarası sonuçlarla ilişki içindedir.
Öfke genellikle, negatif sonuçlara yol açarken, aynı zamanda motivasyonun, hedef belirleme davranışlarının artması gibi pozitif davranış ve bilişleri de teşvik eder. Averill (1983) öfke uyandırıcı olayların büyük bir çoğunluğunun agresif davranışlarla sonuçlanmadığını bulmuştur. Sadece olayların %10’u fiziksel olarak agresif davranışlarla sonuçlanmıştır. Bunun ötesinde, öfkenin yararlı kişilerarası etkileşimler ile de sonuçlanabilir. Örneğin, öfke olaylarının üçte birinde, öfke kişilerin pozitif sonuçlar almalarına, ardında diğer kişilerinden davranışsal uyum göstermelerine yol açmaktadır (Tafrate, Kassinove, Dundin, 2002). Bunun yanında, evliliklerdeki düşmanca/kızgın/aşağılayıcı değiş tokuşlar, kısa vadede bir uyuma yol açsa da, uzun vadede boşanmanın yordayıcısıdır (Gottman, 1994).
Öfke sadece olumsuz psikolojik sonuçlara yol açmaz, aynı zamanda kişinin hastalıklara yatkınlığını artırır, bağışıklık sistemini zayıf düşürür, acıyı artırır ve kardiovasküler bir hastalıktan ölüm riskini artırır (Suinn, 2001). Suinn (2001) tarafından ortaya konduğu üzere, bu sonuçların nedeni, öfkenin sağlık davranışlarında azalmaya yol açması ile, ve/veya sağlık alanında savunmasızlık yaratan psikososyal özellikler ile ilişkilidir (ör; yüksek çatışmaların sıklığı). Öfkenin bastırılmasının da kişi için olumsuz sonuçları olduğu bulunmuştur. Öfkenin bastırılması, acı değerlendirmesi ve sıklığı, acıyla ilintili davranışlar, gündelik işlevsellikte bozulma ile pozitif; acı toleransı ile de negatif ilişki içindedir (Gelkopf, 1997; Kerns, Rosenberg ve Jacob, 1994). Dahası, öfkenin bastırılması, acının yoğunluğu göz önüne alındığında, acı öyküsü, öfke yoğunluğu ve depresyona göre daha güçlü bir yordayıcı olarak karşımıza çıkmaktadır (Kerns ve ark., 1994). Öfkenin bastırılması, kadınlarda erkeklere oranla daha çok sistolik kan basıncına yol açmaktadır (Helmers, Baker, O’Kelly ve Tobe, 2000). Aynı zamanda yüksek sistolik kan basıncı hipertansiyon olarak adlandırılmaktadır.
Öfke, düşmanlık ve agresyon ile ortak bazı özelliklere sahip olsa da, bu üç kavram çakışan ancak eş anlamlı olmayan kavramlardır (Spielberger, Reheiser ve Sydeman, 1995). Bu kavramlar arasındaki farklılıklarsa kısaca şöyle özetlenebilir: Öfke, duygu; düşmanlık, tutum; ve agresyon ise davranış olarak sınıflandırılabilir. Öfke, hem düşmanlık, hem agresyonun altında yatan bir duygusal durum olarak tarif edilebilir. Öfke, bir davranış ya da kişilik özelliği değildir (Edmondson ve Conger, 1996). Düşmanlık, kişiyi agresif davranışlara yönelten yaygın agresif tutuma işaret eder (Spielberger, Jacobs, Russell ve Crane, 1983); agresyon ise, zarar verme niyeti olan gözlenebilir davranışlar olarak tanımlanabilir. Farklı örneklemlerde, öfke, agresyon ve düşmanlık ilişkili bulunsa da, oldukça farklı kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
DSM-IV’te öfke, hiçbir bozukluğun tanımlayıcı özelliği olmamakla birlikte, sadece bozukluklara (ör; karşıt olma karşıt gelme bozukluğu; TSSB, sınır kişilik bozukluğu) katkı sağlayan bir öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, semptomlar, yüksek öfke düzeyli ve düşük öfke düzeyli populasyonları birbirinden ayırmada başarılıdır. Yüksek düzeyde öfkeli yetişkinler, daha sık, yoğun ve uzun süren öfke atakları rapor etmişlerdir (Tafrate ve ark., 2002). Dahası yüksek düzeyde öfkeli bireyler “negatif sözel yanıta 2 kat, fiziksel olarak agresif davranmaya 3 kat, ve madde kullanımına 3 kat daha yatkındır” (sf. 1581).Öfkenin birçok korelatı vardır ve bireysel ve psikososyal problemlerin yordayıcısıdır.
Gruplar
CBT: bilişsel ve davranışsal elemanları içerir.
CT: bilişsel yeniden yapılandırma gibi bilişsel öğeler içerir
RT: sadece relaksasyon tekniklerini içerir
O: yukarıdaki kategorilere girmeyen diğer tedavi yöntemlerini içerir (Ör; süreç grup danışmanlığı, sosyal beceri eğitimi)
Sonuçlar
• Öfke kontrol alanında etki alanları --) diğer terapiler (.69) > CBT (.60) > RT (.46) > CT (.35)
• Öfke bastırma alanında etki alanları --) CT (.64) > diğer (.49) > CBT (.45) > RT (.16)
• Öfke ifadesi alanında etki alanları --) CBT (.61) > O (.55) > RT (.51) > CT (.38)
• Sürüş etki alanı --) CT (2.11) > RT (1.59) > CBT (1.07)
• Öfke anı etki alanı --) RT (1.21) > CBT (.91) > O(.79) > CT ( .54)
• Kişilik özelliği etki alanı --) CT (.80) > CBT (.74) > O (.69) > RT (.65)
Tartışma
Bu meta-analiz çalışmasının sonuçları, çeşitli öfke problemleri için psikoterapi kullanımını desteklemektedir. Bu problemler arasında sürüşte yaşanan öfke, öfkenin bastırılması ve ifadesi sayılabilir. 4 tedavi kategorisinin (CBT-bilişsel-davranışçı, CT- bilişsel, RT-relaksasyon teknikleri ve O-diğerleri) orta ile yüksek düzey etki alanına sahip olduğu bulunmuştur (ranj=.61 - .90). Bu bulgular daha önceki meta-analiz çalışmaları bulguları (Beck ve Fernandez, 1998; Edmonsen ve Conger, 1996; Tafrate, 1995) ile ve evlilik ve aile terapisi gibi farklı terapi alanlarındaki meta-analiz çalışmaları ile tutarlıdır (etki alanı= sırasıyla .60 - .47; Shadish, Ragsdale, Glaser ve Montgomery, 1995). Dahası bu araştırmada tespit edilen etki alanlarının, daha önceki meta-analiz çalışmalarının geniş psikolojik tedavilerle ilgili saptadıkları etki alanları ile de tutarlı olduğu görülmektedir. (Etki alanı= .93, Shapiro ve Shapiro, 1982; Etki alanı= .82, Wampold ve ark., 1997). Ek olarak, 4 tedavi çeşidinin başarı oranları da %65-70 olarak bulunmuştur. 4 tedavi türünde de, öfkenin sınırlı zamanda tedavi edileceği varsayımından hareketle, 12 ya da daha az seans yapılmıştır.
Özetle, yaygın öfkenin tedavisinde, terapistin elinde birçok araç vardır. Çünkü bu araştırmanın sonuçlarına göre, tüm tedaviler benzer pozitif sonuçlar üretmektedirler. Ancak danışanın öfke ifadesi alanında sorunu varsa, bilişsel davranışçı terapinin diğer tedavi türlerine göre daha etkili olduğu bulunmuştur. Buna karşılık, eğer danışanın öfke bastırma sorunu varsa bilişsel terapi diğer terapiler arasında en etkilisidir. Bu bulgular, öfkesini içinde tutmak, ya da negatif biçimde dışa vurmak gibi belirli öfke problemlerinin, çeşitli tedavi yöntemleri ile tedavi edilebildiğini göstermektedir. Buna karşılık, bazı öfke problemlerinin tedavisinde, terapi seçimi .35 ile .60 arasında etki farkı yaratabilir. Bu sonuçlar, hangi problemde hangi tedavi yönteminin kullanılması gerektiği konusunda yol göstericidir.
Araştırma öfkenin negatif sonuçları konusunda da bir sonuca varmamıza yardımcı olmuştur. Öfke ifadesi ya da bastırması, felç, kalp hastalığı, ağrı, hastalıklara meyil, ve agresyon ile ilişkili bulunmuştur. Öfke ifadesi, maalesef çocuk ve eş tacizinin önünü açabilir. Tabiki tüm öfkeli insanlar çocuk ve eşlerine tacizde bulunacak diye bir genellemede bulunamayız, ancak, çocuk ve eşlerine tacizde bulunan kişilerin hepsi yüksek öfke skorlarına sahiptir (Slep ve O’Leary, 2001)
Aşağıdaki kaynağın bir kısmı Türkçe'ye çevrilmiştir:
Vecchio, T.D., O’Leary, K.D. (2004) Effectiveness of anger treatments for specific anger problems: A meta-analytic review. Clinical Psychology Review. (24) 15-34.
Belirli öfke problemleri için öfke tedavilerinin etkinliği: Meta-analitik bir gözden geçirme çalışması
Öfke konusuyla ilgili İyi Hissetmek kitabımızdaki ilgili bölüm ilginizi çekebilir.