İnsanlar doğar, büyür ve ölür… Bu hepimizin bildiği bir gerçek olduğu halde, ölen kişi bir yakınımız olduğunda kabullenmekte güçlük çekeriz.Ölüm biz yetişkinler için anlaşılması ve dayanılması zor bir olayken, söz konusu çocuklar olduğunda , özellikle okul öncesi dönemde, çocukların ölümü kavrayabilmeleri ve kaybedilen kişinin yokluğuna dayanmaları daha da güçtür. Yaş dönemlerine göre çocukların ölümü algılamaları da farklılık gösterir. 3Yaşından önceki dönemde genellikle çocuklar ölümü anlayamazlar. Bu nedenle de ölümü ilerleyen yaşlara oranla daha az korkutucu bulurlar. Burada kaybedilen çocuğun ebeveynlerinden biri ise onun yokluğundan kaynaklanan sıkıntılar yaşanacaktır. Ve tabi bu yaşlarda da çocuğa sözkonusu kişinin öldüğünün söylenmesi gerekecektir. 4-5 yaşlarında ise çocuklar ölümden ve yakınlarını kaybetmekten daha çok korkmaya başlarlar. Genellikle ölümü geri dönüşün mümkün olduğu bir durum olarak algılarlar ve ölenle ilgili zaman zaman ‘’ Artık geri dönsün!’’ ‘’Ne zaman gelecek?’’gibi şeyler söyleyebilirler. Genellikle 5 yaşından itibaren ölümün geri dönüşü olmayan bir olay olduğunu anlamaya başlarlar. 6-7 yaşlarında ölüm hastalıkla ve yaşlılıkla ilgili olarak algılanmaya başlar. Ancak genelde 10-12 yaşlarında ölümün yaşamın sonu olduğu, geri dönüşün olmadığı algılanmaya başlar.
Ebeveynlerin ya da diğer yakınların en çok güçlük çektikleri noktalardan biri de ölüm haberini çocuğa nasıl verecekleridir. Çocuğun yanında hiçbir şey yokmuş gibi davranmamak gerekir. Ancak bunun tam aksi şekilde, aşırı ağlamalar, kendini yerden yere atmalarda çocuğun çok tanık olmaması gereken sahnelerdir. Ölüm haberi çocuğa aniden verilmemelidir. Kişi ani bir şekilde yaşamını kaybetmişse (kaza, kalp krizi vs.) çocuğa kaybedilen kişinin hasta olduğu, durumunun ağır olduğu gibi şeyler söylenerek çocuk hazırlanmaya çalışılabilir. Çocuğun durumunun göz önünde bulundurulmalı ise de bu dönem kısa tutulmalıdır. Çocuk ölüm haberini başka kişilerden ani bir şekilde öğrenebilir ya da ortamdan durumu hissedebilir ve bu çocuğun daha olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Ocuğa böyle bir haberi duygusal anlamda ona en yakın olan kişinin , kalabalık ve gürültülü olmayan bir ortamda vermesi uygun olacaktır. Böylece çocuk tepkilerini daha rahat verebilecektir.
Ölüm haberi verildikten sonra çocuğun davranış ve tepkileri kontrol altına alınmaya çalışılmamalı, nasıl davranması gerektiği konusunda yönlendirilmemelidir. Her çocuğun tepkisi farklı olabilir. Çocuğu davranışlarından dolayı eleştirmemek, aşağılamamak gerekir. Çocuğun duygularını ifade etmesine izin vermek gerekir. Çocuk konu hakkında konuşmak için zorlanmamalı, ancak soru sorduğunda ya da konuşmak istendiğinde geri çevrilmemelidir. Çocuğun hemen aile fertlerinden uzaklaştırılması, başka bir ortama gönderilmesi doğru değildir. Çocuklarda bu dönemde aile bireyleriyle bir arada olmaya ve acılarını paylaşmaya ihtiyaç duyarlar. Ancak çocuğu ölünün temizlendiği ortama sokmak, sevdiği kişinin son halini göstermeye çalışmak ya da cenaze törenine götürmek sakıncalı olabilecek şeylerdir.
Özellikle okul öncesi dönemde çocuğa ölümü anlatırken, tüm canlıların yaşamının başladığı ve bittiği bir nokta olduğu,bunun tüm canlılar için söz konusu olduğu söylenebilir. Örnek olarak hayvanlar verilebilir. Tüm canlıların doğduğu, büyüdüğü, yaşlandığı ve öldüğü, canlıların hiçbirisinin sonsuza kadar yaşayamayacağı söylenmelidir. Yaşam süresi tüm canlılar için farklıdır, (örn: köpekler 15 sene, insanlar yaklaşık 70 sene gibi) anacak ölüm her canlı için söz konusudur denilebilir. Eğer söz konusu olan ölüm yaşlanmaksızın, ani hastalık,kaza gibi bir nedenle gerçekleştiyse bazen yaşlanmasakta çok ağır bir hastalığın ya da iyileşemeyecek kadar ağır bir yaranında ölüme neden olabileceği söylenebilir. Ancak çocuğun hastalığa karşı fobi geliştirmemesi için bu tür hastalıkların normal hastalıklardan farklı olduğu vurgulanmalıdır.
Dikkat edilmesi gereken bir hususta çocuğa yanlış mesajlar verilmemesi ile ilgilidir. Çocuğun ölümle bağdaştırmasının sakıncalı olduğu kavramlar vardır. Örneğin, ölen kişinin yakınlarının davranışları nedeniyle hastalandığı ve öldüğü, ölenlerin derin ve ebedi bir uykuya daldığı, ölenlerin toprak olup yok olduğu gibi… Bu tür mesajlar erken yaşlarda çocuklarda toprağa, uykuya karşı fobi oluşmasına ya da suçluluk hissetmesine neden olabilir. Ya da çocuğa Allah’ın iyi insanları yanına aldığını söylemek veya ölümün bir ceza olduğunu söylemek ya da bu tür konuşmalara tanık olması Allah’ı cezalandıran bir otorite olarak görmesine, ya da iyi davranışlar sergilediğinde ölümün gelebileceğine dair düşüncelere kapılmasına ve aksi yönde hareket etmesine neden olabilir. Çocuk bu tip mesajlar nedeniyle suçluluk, sorumluluk ya da öfke duyabilir ve bu da ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Ancak ölüm çocuklara ne kadar iyi anlatılırsa anlatılsın bir yakının özellikle de ebeveynlerinden birinin kaybı dayanılması güç bir olaydır. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da bir yas süreci söz konusu olabilecektir. Bu süreç içinde çocuklarda alt ıslatma, kekemelik, tırnak yeme, saldırganlık, hırçınlık gibi uyum ve davranış bozuklukları görülebilir. Bunlar dışında kabuslar, korkular, uykusuzluk, yeme problemleri, ağrılar okul başarısızlığı, içine kapanma gibi sorunlar görülebilir. Bu durumlarda ailelerin bir uzmandan yardım almaları gerekebilir. Ancak öncelikle çocuğun duygularını bastırmamak gerektiği, onun duygularını paylaşmaya ve anlaşılmaya ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır.
Bu bilgilere muhtaç olduğumuz şu anda bu kadar önemli bilgileri paylaştığınız için Allah razı olsun.